29 Aralık 2011 Perşembe

PAZARTESİ GÜNÜ YAPTIĞIM YARAMAZLIĞI ANLAT

Geçtiğimiz haftasonu annemlere gittik.Şehirlerarası olunca anlatacaklar haliyle birikiyor,konuşurken Naz yanımda oynuyordu.Meğerse bizi dinliyormuş cadı kızım konuşma esnasında sessizlik olu olmaz anne pezeltesi günü yaptığım yaramazlığı anlat dedi...
Sonrası malum bir gülüşmeki...Naz utandı ama istem dışı söylemiş oldu .O günden sonra daha da dikkatli olmaya çalışıyorum kızımın yanında....

1 Aralık 2011 Perşembe

Bekle gidemem




Yaklaşık on gün önce şu meşhur Cailou'nun üniversitede gösterileri vardı.
Annem canlısını göreceksin demiş Caliou'nun, on gündürdür canlısını gördüm
deyip geziyor,telefon eden herkese ben tiyatroya gittim annanemde canlısını gördün diyo....
Eve gelen herkes oturuyor naz başlıyor dansa hazır mısınız? diyor sonra biletler hazır mı? sonra show başlıyor bizim de tabi çok hoşumuza gidiyor...
Asıl anlatmak istediğimi unutuyordum neredeyse bu aralar bir ağlama,bir inatlaşma var ki... Ben böyle yaparsan gitmene izin vermem dedim;ancak bir bağırma bi isyan daha bir karıştı ortalık yerlere yerlere attı kendini gülsem mi kızsam mı bilemedim. Ağlarken bekle gidemem diye bağırıyor bi taraftan gidemezsem diye ağlıyordu...
Tatlıya bağladık özür diledik birbirimizden. Ben arabaya binerlerken el sallıyordum ki naz araba koltuğuna bindikten sonra bana bas bas bağırıyordu BEKLE GİDEMEM BEKLE GİDEMEM....

13 Kasım 2011 Pazar

Bir hafta sonu daha böyle geçti

Bu hafta sonu misafirlerimiz vardı Afyon'dan Önder abiler geldi.
Hoşgeldiler,hoşgelmesine ama pek hoş bulamadılar...
Naz amcamızın küçük güzel bebişleri Zeynep'e pek rahat vermedi hatta biraz
hırpaladı demek sanırım daha doğru olacaktır.
Zavallı çocuk ne alsa ne yapsa kabahat oluyor ,yürüse bir türlü otursa bir türlü ....
Tek derdi ilgiydi, ne kadar bunu bilsekte diğerine de bakmadan pek olmuyordu...
Zorlu iki gün geçirdik iki tekme bir tokat darbesiyle atlatmaya çalıştık.

Onları uğurladıktan sonra top havuzunda aldık soluğu...
Yorgun zorlu bir günü daha hoşçakal dedik

4 Kasım 2011 Cuma

Pepeee

Pepe bize ilaç gibi geldi.
Sıkılmıştık Gece Bahçesi,Calio'dan artık.
Pepe'yi internetten araştırınca daha çok
sevmeye başladık:))
Türk geleneklerini,alışkanlıklarımızı
türkülerimizi öğretti bize . En sevdiğimiz
şarkı oldu Naz için 500 aytın yedim biy ayda::))
Anne nasıl yemiş pepe aytını:))
Geçen sabah Naz ağlayarak uyandı kuzucum
meğerse rüya görmüş Pepe'nin kardeşi Bebe
Naz'ın rüyasında ağlıyormuş .,Annesi de

onu
kucağına almamış.Bütün sosyal sorumluluklarını
yerine getiren Naz bu duruma rüyasında bile duyarsız kalamamış:)

Kurban Bayramına hazırlık

Bugün okulum 14.30'da başlıyordu ben de televizyon izleyeyim dedim.
Gezinirken kanalları doktorum programı
denk geldi,bu aralar ona bakmaya çalışıyorum.
Etleri nasıl yemeli,nası korumalı,nasıl pişirmeli...
Eti yumşatıp pişirmek için çok kolay bir
yöntem öğrendim hem unutmamak hem de paylaşmak istedim .
1soğan rendesi
2-3 kaşık yoğurt suyu
1-2 kaşık zeytin yağı
kekik,kimyon biberiye afiyet olsun şimdeden

2 Kasım 2011 Çarşamba

yap yappppppp bozzzzzzz

Bugünlerde ilgimizi yapbozlar çekmeye başladı.Önceden de oynadığımız bu oyuncaklar iki haftadır sabah akşam elimizde.Esparktan aldığımız yaklaşık altı yedi yapbozu ezberledik.Geçen gün değişik bir yapboz dikkatimi çekti montessori eğitim araçlarından promete markalı bir katlı puzzle Naz çok beğendi. Çok eğitici gelişim aşamalarını anlatıyor,çok güzel oyuncaklar var ama birazcık pahalı malesef ...


21 Ekim 2011 Cuma

nice mutlu yıllara

Eşimle tanışalı tam dokuz yıl oldu.
Dolu dolu dokuz yıl altı yıllık
bir evlilik ve üç yaşında bir kuzumuz...
Seni seviyorum daha nice yaşlara...

16 Ekim 2011 Pazar

uçurtma şenliğimizzzzzz

Dedemiz anjiyo oldu bugün çok şükür
birşey çıkmadı kutlamayı uçurtmayla yaptık.
Bu durum en çok kuzunun işine yaradı sevinçten
delirdi,kurbağa uçar mı, niye kurbağa uçurtma
olmuş ,hadi uçsun ben de uçulabiliyim ...
sözleriyle geçti günümüz .....

7 Ekim 2011 Cuma

kalemkıraşşşşşşşşşşşş

Her gün etkinliklerimiz değişiyor,
bugün favorimiz yarın sıradan oluyor,
bu sıralar sabahtan akşama boyama,
bi güzel boyayıp,kesme yapıyoruz ,
tam bu sırada bizim çok hoşumuza
giden bir kelime kalemkıraş ...
Der demez başlıyoruz kıkırdamaya:)))
Sonra bir kıdıklama oyunuyla oyunumuz son buluyor....
Annecim iyiki gelmişin dünyama iyiki sahip
olmuşum sana iyiki varsın iyiki benim kuzumsunnnnnn

benim iyiki bunu okumuşum dediğim yazılardan biri....


OCUKLARDA MAHREMİYET EĞİTİMİ [1]

Uzman Pedagog Adem Güneş

Günümüz ebeveynin ihmal ettiği bir konu olmasına rağmen, çocuk eğitiminde “mahremiyet” duygusunun verilmesi hayati bir öneme sahiptir. Mahremiyet eğitiminde ihmale uğrayan çocuklar dağlarda, sırtlanlar arasında gezinen bir ceylan gibi, her an bir çift hain gözün tuzağına düşmeye adaydır. Kendisine yönelebilecek tehlikelerden habersiz, o masum çocuklar, her an tuzaklara düşmeye aday olarak sokak ortasında kendilerini korumaktan aciz, şen şakrak oyunlar oynamaktadır.
Bir insanın bütün bir hayatında iz bırakacak böylesi korkunç bir tehlike karşısında anne babaların hala bilinçsiz olması akıl alacak gibi bir şey değil. Bu konuda “N’olur hocam yardım edin, ateş düştüğü yeri yakıyormuş” diye kapımızı çalan anne babaların ortak özelliği, “bize bir şey olmaz” diye mahremiyet eğitimini önemsemeyen anne babalardan oluşmuş olduğunu üzülerek görüyoruz. 
Kız olsun veya erkek olsun, çocukları yetiştirirken, kendilerini bu “türlü hasta ruhlu insanlar”dan koruyabilmesi için “sadece” nasihat vermek yeterli değildir. Hatta çok defa; “Aman, oğlum/kızım, dışarıdaki kötü adamlara dikkat et, seni alır kaçırır...” türünden korku dolu nasihatler çocuğun ruhunda derin yaralar açılmasına da neden olmaktadır. Bir yandan sosyal yönü kuvvetli çocuk yetiştirmek için uğraşılırken, bir yandan da böylesi nasihatler çocukların içe kapanmasına ve sosyal çevreden korkmasına neden olabilir.

Mahremiyet Eğitimi veya Temel Davranış Refleksi

O halde çok iyi bilinmelidir ki, çocukların mahremiyet eğitimi tek başına nasihat ile veya korkutmalarla olabilecek bir şey asla değildir.
Çocukların kendi bedenlerine yönelecek tehlikelerden kurtulabilmesi için verilecek olan asıl mahremiyet eğitimine biz; “Temel Davranış Refleksi” diyoruz.
Temel Davranış Refleksi’ni eskiler “Haya Duygusu” olarak da kullanmışlardır.
Ancak, üzülerek belirtmek gerekirse, günümüz anne babaları kendi çocukları açısından hayati önem taşıyan “Temel Davranış Refleksi”nin nasıl kazandırılacağı konusunda yeterince bilgi sahibi değiller.
Halbuki, Temel Davranış Refleksi gelişmiş bir çocuk kendisine yönelecek bir tehlikenin, tehlike olduğunu fark etmese bile, ani bir refleks ile o tehlikeden kendisini koruyabilir. Çocuk, kendisine yönelen anormal davranışın ne anlama geldiğini bilmese dahi ciddi rahatsızlık duyar ve o an o ortamdan uzaklaşmak ister.  
 
Temel Davranış Refleksi hangi yaşta ve nasıl verilmelidir?
Temel Davranış Refleksi, çocuklara, en kolay olarak 4 – 7 yaş arasında kazandırılır. Bu yaş aralığındaki çocuklara aşağıdaki yol ve yöntemler izlenilerek bu refleks kazandırılır.  
 
“Bedenim bana aittir” bilinci:
Daha bebekliğinden itibaren kendisini rahatlıkla yetişkinlerin eline bırakan bebeğin ilerleyen yıllarda kendi bedeninin farkına varması ve çevresindeki yetişkinlerden ayrı bir birey olduğunu hissetmesi gerekir. Kendi bedeninin kendisine ait olduğu hissini kazanamayan ve kendi bedeni üzerinde başkalarının bir şeyler yapabileceğini düşünen çocuk rahatlıkla taciz tuzağına düşebilmektedir. Ana-babalar çocukları 4 yaşına gelmeye başladığı andan itibaren çocuklarına vücudunun kendisine ait olduğu bilincini vermelidir. Bu bilincin oluşturulmasında en temel faktör ana-babaların çocuklarının bedenleri ile yapacakları tasarruflarda çocuklarının onayını alma yönünde eğilim göstermektir. Örneğin, terlemiş bir çocuğun atleti izin alınmadan aniden çıkartılmamalı, altını ıslatmış bir çocuğun pantolonu kızgınlıkla ve öfkeyle değil çocuktan izin alınarak çıkartılmalıdır. Çocuk zamanla kendisinden izin alınmadan bedenine yapılacak müdahaleleri hisseder ve rahatsız olur.
 
“İzin verirsem dokunabilirsin” bilinci:
Bu bilincin oluşturulması için anne baba, çocuğunun vücudunu hoyratça kullanmaktan kaçınmalıdır. Ebeveynlerin çocuklarını öperken “seni öpebilir miyim?” diye izin istemeleri bu bilincin oluşmasında etkilidir. Çocuğun güçsüz bedeninin, herkes tarafından izinsiz kullanılmasının çocukların kendi bedenlerini koruma refleksini kıracağı unutulmamalıdır.
 
“Dokunulması yasak olan yerlerim” refleksi:
Çocuklar dört yaşından itibaren vücutlarının belli bölgelerine dokunulmasından rahatsızlık duymaya başlamalıdır. Özellikle genital bölgelere dokunulması çocukta ani tepkiye neden olmalıdır. Bu bilincin kazandırılması için dört yaşından itibaren çocukların genital bölgelerine temas azaltılmalıdır. Eş, dost ve akrabalar tarafından çocuk, cinsel organlarına dokunularak, öperek, vurarak sevilmemelidir.
 
“Fiziksel baskıya direnme” refleksi:
Küçük yaştaki çocuklar kendi güçsüzlüklerini ve çaresizliklerini büyüklerin gücünü keşfettikçe anlarlar. Anne babalar ve akrabalar, çocuklarına olan sevgi gösterileri sırasında çocuklara kendi güçsüzlüklerini hissettirecek kadar büyük ve orantısız güç kullanmaktan kaçınmalıdırlar. Anne babalar, çocuğuna kendisine güç uygulandığında karşılık verilmesi gerektiğini öğretmelidirler. Bunun için bazen çocuğun istemediği bazı durumlarda gösterdiği tepki, güç gösterisi ile kırılmamalı, çocuğun direncinin işe yaradığı bizzat yaşayarak gösterilmelidir.
 
“Vücudum görünmemeli” hissi:
Çocuklar yürümeye başladığı andan itibaren, çırılçıplak olarak ortada bırakılmamalıdır. Çocuk, hatırlayabildiği en küçük yaşlardan itibaren kendisini genital bölgeleri giyinik olarak hatırlamalıdır. Özellikle dört yaşından itibaren çocuklar çırılçıplak olarak ev içinde veya ev dışında bulunmamalı, giysilerini kendisinin giyip çıkartmasına izin verilmelidir. Kendisini başkalarının yanında çıplak olarak görmeye alışkın olmayan bir çocuk, elbisesinin birileri tarafından çıkartılmasından ciddi rahatsızlık duyacaktır.
 
“Banyoda çıplak olunmaması” bilinci:
Çocuk, temel davranış refleksi kazanması açısından dört yaşından itibaren anne babası ile birlikte tamamen çıplak olarak banyoda bulunmamalıdır. Ayrıca çocuklar banyo yaparken üzerinde külotu da bulunmalıdır ki çocuk genital bölgelerinin görülmemesi ilkesini pratikte yaşayarak öğrenmiş olsun.
 
“Tuvalette benden başkası olmamalı” bilinci:
Bazı anne babalar, çeşitli nedenlerle ya çocukları ile birlikte tuvalete girmekte veya tuvaletin kapısını aralık bırakmaktadır. Bu davranış çocuğun temel davranış refleksi kazanmasına engel olmaktadır. Her ne sebeple olursa olsun dört yaşına gelen bir çocuk, tuvaletin “özel” bir mekan olduğunu öğrenmeli, tuvalet ihtiyacını gideren birisinin başkaları tarafından görülmesinin uygun olmayacağını bilmelidir. Çocuk genital bölgelerinin görülmesinden rahatsızlık duymamaya, kendisini tuvalette iken gören birisine tepki vermemeye alışmamalıdır.
 
“Soyunma ve giyinmede yalnızlık” ilkesi:
Çocuğun dört yaşından itibaren genital bölgelerinin başkaları tarafından görülmesinden adım adım uzaklaşması gerekir. Bu bağlamda çocukların elbiseleri herkesin içerisinde değiştirilmemelidir. Çocuklar mümkünse elbiselerini kendileri ve kimsenin görmediği bir ortamda değiştirmelidir. Eğer çocuk kendisi elbiselerini değiştiremiyorsa anne ile ayrı bir odaya gidilerek elbiseler değiştirilmelidir.
 
“İzin verirsem kabul edilirsin” ilkesi:
Anne için çocuk ne kadar büyürse büyüsün çocuktur. O yüzden anne, çocuğunun odasına girerken izin alınması gerektiğini düşünmez. Ancak, çocuk dört yaşına girdiğinden itibaren “izin verirsem kabul edilirsin” ilkesi hayata geçirilmelidir. Anne baba, çocuğun odasına girerken izin istemeli, her şeye rağmen onun çıplak vücudu ile karşılaşıldığında özür dilenip kapı kapatılmalıdır. Bu davranış kalıbı hem çocuğun kişiliğine saygıyı, hem de çocuğun rahatsız olduğu bir durumda itiraz edebilme becerisi kazandırılması açısından önemlidir.
 
 
 


[1] Konu hakkında daha geniş bilgi için; “Annababaların Korkulu Rüyası Çocuklara Yönelik Taciz, Sistem Yayıncılık, Pedag. A. Güneş,” isimli kitaba müracaat edilebilir.
 

10.03.2011 tarihinde yazıldı..
Uzman Pedagog Adem Güneş

11 Eylül 2011 Pazar

3. yaş günümüz

bayramım
3 yaşın 3. kutlamasıydı aslında ama nazı heyecandan delirtmeye yetti. Bütün arkadaşları geldi babamızın sürprizi birde harikaydı.
Oyundan pek anlayamadı başlangıçta aklı başına gelince pamuk cüceli pastam nerde diye başladı bağırmaya..
Yeni park arkadaşımız da geldi pek sevindik anne kız umarız güzel dostluklara gebe olur bu paylaşım..
bazen dost zannetiklerimiz yabancılaşıyor bazense yok



oluyor ama ben umutluyum bu arkadaşlıktan..
Aşk bu işte diyorum fotoğraflarına saatlerce baktıktan ve doyamadıktan sonra..
Yine nice yaşlara annecim seni seviyorum lokumum...

1 Eylül 2011 Perşembe

bu yıl neler yaptık



kapadokya tatilimiz  ...


19 mayısta değişik birşeyler yapmak istiyorduk...
İnternetten uzun arayışlardan sonra göremeye gitmeye karar verdik
Kapadokya güzel atlar ülkesi...
Beni bir başka büyüledi ...
Ömrümün geri kalanını sanki orda yaşayabilirdim..
Nazı bir başka büyüledi::((

merhaba yeniden


hoşbuldukkkkk



2009 nisanda başlamıştı blog dostluğumuz ama mail adresim başkalarına geçinde giremez olduk kızımla.
3 yaşla yeniden başlayalım  dedik ve bugün  başladık